28 Mayıs 2017 Pazar

Zamanla Kendine Fonksiyon Yaratan Şeyler- Saatleri Ayarlama Enstitüsü

(Yaklaşık 2 yıl önce yazıp, yayınlamadığım yazım...)

Ne kadar iyi bir okur olduğum konusunu, kendi içimde hep tartışır olmuşumdur. Bir kitap alırken dış görünüşüne, tasarımına, kitap kapağına, sayfa kalitesine ciddi anlamda önem vererek seçimler yapmış ve ilk aradığım özellikler bunlar olmuştur genelde. İkinci planda ise kitabı elime alır, arkasını çevirir ve kısa özet kısmını veya yazar yorumlarını, hangi dergilerin, gazetelerin ne şekilde yer verdiğine bakarım. Konusu da içime sindiyse bir dakika bile beklemem, alırım. Bu tarz bir kitap seçimini günümüzde insanlar sırf gösteriş olsun diye okuma, yüzeysel kalma diye nitelendirebiliyor. Açıkçası bu benim pek  de umrumda olmuyor. Özellikle bu manada ambalaj konusunda yabancı yayınevlerine göre çok geride olduğumuzu düşünmekteyim. Bu konuda ülkemizde başarılı olarak  ancak 2 veya 3 yayınevini örnek gösterebiliriz. Tabi ki haliyle yabancı yayınevleri ve kitap kapakları da güzel olunca insan ister istemez yabancı yazarlara da yöneliyor.


Muhabbeti çok uzatmadan Ahmet Hamdi Tanpınar'ın SAE(Saatleri Ayarlama Enstitüsü) kitabıyla nasıl tanıştığımı anlatayım. Bu sıralar ne hikmetse distopya-ütopya tarzı kitaplar okumaya karar verdim. Bu bağlamda George Orwell'in 1984, Hayvan Mezarlığı, Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya, Joseph Heller'in Madde 22'sini okuma şerefine nail oldum. Bu kitapları alırken kullandığım internet sitesinin öneriler kısmında Ahmet Hamdi Tanpınar'ın SAE'sine rastladım. İlk sorum "Bunun ne işi var burda?" oldu. Biraz araştırıp okuyunca,Türkiye'de ilk yayınlandığı zaman pek ilgi görmediğini, daha sonra kitabın Penguin tarafından basıldığını ve Türkiye'de de geniş bir okur sayısına ulaştığını öğrendim. (Penguin'deki kitap linki http://www.penguin.com/book/the-time-regulation-institute-by-ahmet-hamdi-tanpinar/9780143106739 )



Bu arada solda yer alan resimlere dikkat ederseniz bizdeki basımla Penguin'deki basım arasında ciddi anlamda bakış açısı farkını görebilirsiniz.


Kitabın içeriğine gelince, Adnan Menderes Türkiye'si anlatılmış gibi algılanabilir. Hatta anlatılmıştan ziyade tiye alınmış denilebilir. Kitap aslında Adnan Menderes dönemi ve sonrasını anlatmakla kalmıyor, tarihimizi günümüze kadar şöyle bir gözden geçirdiğinizde her dönemden izler taşıyabildiğini göreceksiniz. Bu aynı zamanda kitaba evrensel ve ölümsüz olma özelliği de katmakta. Birisi çıkıp dese bu kitap 2010'da yazıldı şahsen şaşırmazdım. Eser Hayri İrdal denilen vatandaşın kaleme aldığı bir otobiyografi şeklinde işlenmiş, toplumun yaşadığı  batı ile doğu arasındaki ikilem ve kültür farkını, doğru mu refah mı seçimini, ailesi ve yakın çevresiyle yaşadığı olaylarla anlatmış. Şimdiye kadar anlattığım nokta çok klasik kalıyor tabi ki. Asıl olaylar Hayri İrdal'lın fakir ve mütevazi yaşam tarzının Halit Ayarcı ile tanışmasından sonra değişimi ile başlıyor. Hülasa-i kelam (:D) Hayri İrdal yaşadığı onca sıkıntı elem ve kederden sonra Halit Ayarcı'nın Kurduğu SAE'ye müdür oluyor. SAE devlet desteği alıyor, SAE'nin tüm çalışanları Halit Ayarcı ve Hayri İrdalın akrabalarından oluşuyor. Saatleri ayarlamak için enstitü kurmak çok anlamsız geliyor Hayri İrdal'a fakat yaşadığı refahtan da vazgeçmek istemiyor. Halit Ayarcının iyi bir bürokrasi adamı olmasından dolayı kısa sürede anlamsız bulduğu bu iş yerinde dünyada ses getiren birisi haline dönüşüyor.
Hayri İrdal'ın Halit Ayarcı ile konuşmalarında geçen bir kaç söz beni anlatılmak istenenler üzerine uzun uzun düşünmeye itti.

Kitapta geçen bir konuşma sırasında "İnsanlara bu kadar şey vaat ediyoruz, ya gerçekleştiremezsek?" lafları geçince Halit Ayarcı:
"Vaat et yarın unutacak olduktan sonra"
Başka bir konuşmada, enstitüye alınacak olanların yüzde elliye elli olarak Halit Ayarcı ve Hayri İrdal'ın akrabalarından oluşacağına karar verilince. Hayri İrdal'ın iyi ama benim hiç akrabam yok lafı üzerine Halit Ayarcı:
"Merak etme biz enstitüyü kurunca akrabaların emin ol gelir seni bulur."
Yine başka bir konuşmada Enstitü binasında çok fazla odanın olduğu bunlara gerek olmadığını söyleyince Halit Ayarcı:
"Merak etme biz yapalım da her boş oda kendine zamanla fonksiyon yaratır."
Kurulan enstitünün, devlet tarafından görevlendirilmiş bir heyet kararıyla anlamsızlığından dolayı kapatılacağının öğrenilmesi üzerine tüm akrabaların birbirini yemesi ile oluşan hazin bir sonla bitiyor ve Halit Ayarcı yaptığı hatanın farkına varıyor.

Kitap içerisinde beni derinden etkileyen, biraz da teknik bölüm mezunu olmamdan kaynaklı başka bir nokta daha var. Hayri İrdal baldızının şarkı söylemek istediği, hiçbir makamdan haberi olmadığı ve sesinin çok kötü olduğunu söylemesi üzerine Halit Ayarcı:
-İki konu var, baldızını değiştirebilir misin? (cevap hayır olunca), o zaman geriye değiştirebileceğimiz bir seçenek kalıyor. söyleyebileceği popüler tarzda şarkılar seçeriz herkesin makam gerektirecek şarkılar söyleyecek-dinleyecek hali yok ve herkese alkışlatacak bir ortam ayarlarız. Baldızın böylece istediği şeyleri yapıp mutlu olmuş olur. Türk toplumu hep dürbünün yanlış tarafından bakıyor, çözüm odaklı düşünmüyor, yanlış deyip kestirip atıyor. (Üzerinde Uzunca düşünülmesi ve konuşulması gereken bir konu). Konu ile alakalı olarak yine kitapta,yanlışın ya da hatanın kişinin isteğine bağlı olarak değişebileceğini yanlış yada hata diye bir şey olmadığını, enstitü faydasına olacağı düşünülerek Ahmet Zamani diye bir zatın uydurulmasına Hayri İrdal'ın tepkisi üzerine, zatın düşünülmesi hayal edilmesi ile var olduğunu, yaşamış olsa asıl o zaman yalan olacağını, çünkü yaşadığı zamandan günümüze gelemeyeceğini anlatıyor.

Özetlemek gerekirse, okurken karakterlerin sıcaklığını gerçekliğini içinizde yaşayabileceğiniz, günümüz ve geçmiş devlet politika ve uygulamalarına da göndermeler bulabileceğiniz, zaman zaman yaşanılan trajikomik olaylara sesli kahkahalar atabileceğiniz iyi kurgulanmış bir ütopya eseri. Yabancı yazarlar tarafından yazılmış ünlü ütopya türü eserlerin hiç de gerisinde değil. Ben verdiğim zamandan memnun kaldım, darısı başınıza diyelim.
                                                                                                                                                                                                                     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder