30 Mayıs 2014 Cuma

Zamanla Daha Anlamlı Hale Gelen "Kuşatma-1453"



Okay Tiryakioğlu'nun Mayıs 2009'da bizlere sunduğu Kuşatma/1453 adlı kitabını sevdiğim bir arkadaşın hediye etmesi ile okuma fırsatı buldum. Tevafuk mu oldu, acaba ne desek bilemedim, kitabı okuyup bitirmem, tam fetih zamanına denk geldi.

Öncelikle şunu söylemeliyim, kitabı ilk elime aldığımda, "Hep bildik şeyler, büyük ihtimal sıkılırım, bitiremem." diye düşünmeden edemedim. Bunun üzerine bir de yazarını da tanımıyor olmam iyice bu tuz biber oldu düşünceme.Yeterince ön yargı içeren halim ve tavrımdan sonra kitaba başladım ve nasıl yarısına geldiğimi anlamadım bile.



 Klasikleşmeye başlayan magazin bölümünden sonra artık kitabı incelemeye başlasak yeridir.


Constantine XI Palaiologos
Romanı okumaya başlıyorsunuz ve daha önceden de bahsettiğim gibi bunları biliyoruz havasına giriyorsunuz.Fakat devam ettikçe durum değişiyor. Fark ediyorsunuz ki sizi okumaya devam ettirenin yazarın üslubunda ziyade, bu bildiğimiz, bildiğimizi sandığımız olayların zaman geçtikçe farklı bir hal alarak devam etmesi. Bu FARKLI HAL'in kaynağı, yazarın şehri müdafa edenleri de romanına Fatih kadar konu etmesi ve onların kahramanlıklarını ve şehri koruma azmini gözardı etmemesi olduğunu kavrıyorsunuz.Kral XI.Konstantinin ve komutan Giustiniani'nin pes etmek bilmeyen yanları, Osmanlı'nın, Fatih'in takdirini kazanmaları, ölene kadar-savaş kaybedilene kadar şehri terk-etmemeleri okuyucu üzerinde bir hayranlık da uyandırmıyor değil. Okuma fırsatı bulursanız, Fatih'in başveziri Çandarlı Halil ve Zağanos Paşa'nın arasında geçen diyalogların size bir mesaj vermekte olduğunu farkedeceksiniz. Osmanlı'da DÖNMELER denilen insanların bu savaştan sonra padişahların en yakın adamları olduğu ve asıl kayıpların Türkler üzerinde yapılan negatif ayrımcılığın sonucunda yaşandığı vurgulanmak istenmiş. 

Kitap dönem izlerini okuyucuya pek sunmuyor, tarihi bir ders,bir anlatıdan ziyade gerçek bir ROMAN edasında yazılmış. Uzun denemeyecek kitap boyunca bu tarz açıklamalar ve detaylarda bulunmaması okurun da sıkılmamasını sağlıyor. Dönemin tarzı ve yaşam felsefesi karakterler üzerine oturtulmuş ve okuyucuya bu şekilde ulaştırılmaya çalışılmış.

Fatih Sultan Mehmet
Bir olumsuzluk olarak halkımızdan okumuyor olarak bahsedecek değilim burada, bu zaten malumumuz. Lakin şuna değinmeden de geçmek istemiyorum.Maalesef okumuyor olmamız bir yana, kulaktan dolma sözlere, herhangi bir konuda bir sohbet ortamında ya da tv programlarında konuşulanlara,hatta çeşitli ortamlarda verilen vaazlarda bile sanki bu insanlar tüm bilgilere ve her şeye vakıfmış gibi gözü kapalı inanmamız ve görüşlerimizin onların görüşlerine anında entegre olmuş bir hal almasını kabul edemiyorum. En sonunda bu tutumumuz romanlarda bile ortaya çıkmaya başladı. Elif Şafak'ın Aşk kitabını okuyan bazı insanlarda Mevlana yanlış anlatılmış, o olay aslında öyle değil gibi basit eleştiriler açığa çıkmıştı. İnsanlar bunları söylerken,bu eleştrileri yayınlarken nedense şunu unutuyor yada idrak edemiyor; KİTABIN KAPAĞINDA ROMAN YAZIYOR.

Konuyu daha çok dallandırmadan, son olarak şunu ekleyeyim; Nitelikli kitaplarda genellikle cevabını aradığımız bazı soruların cevaplarını buluruz. Okay Tiryakioğlu da bence bu kitabıyla okura "Tarih sahnesini anlatırken objektifliği nasıl yakalayabilirim?" in cevaplarını veriyor. Huzur dolu okumalar dilerim. (Bu arada Okay Tiryakioğlu'nun Yavuz kitabına başladım.)

Saygılarımla.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder